Perşembe, Aralık 08, 2005

İnsan Yazmadan Duramıyor Böyle Şeyleri Görünce...


Bugünkü Hürriyet Gazetesinde bir haberden alıntıdır kendisi.

Şimdi Amerikalı bilim adamları bir araştırma yapmışlar, demişler ki,
"ulen biz bilim adamıyız, kafalı adamlarız yani. Kafamız çalışır, aklımız her şeye erer, vücudumuzun çoğu kaynağını beynimiz kullanır. Matah adamlarız yani. İyi de, o zaman bu hatun milleti ne demeye kafası basmayan aptal heriflere gidiyor. Nedir bu armudun iyisini hep ayıların yemesi sendromu. Biz de iyi armut yemek istiyoruz. Yoksa adaletin bu mu dünya"

Tabii bunu yaparken de aralarına galiba bir de Türk bilim adamı almışlar. Niye mi? Kesin bizimki araştırmaya başlanırken, "abi öyle demeyin, o hatunu yiyen herif var ya, onun t.ş.klar otuz okka çekiyor" demiştir de ondan.

Syracuse Üniversitesinin bilim adamları da bu okka fikri üzerine çalışmalarını önce primatlar üzerine yöneltmişler. Bir bakmışlar ki primatların t.ş.klarının beyinlerine oranı 0,02 - 0,75. Ve bildiniz: 0,75 oranına sahip olanın daha çok bayan talibi var.

Ardından aynı deneyi şempanzeler ve goriller üzerinde yapmışlar. Ben de bilmiyordum, öğrendim. Şempanzeler de çok eşliymiş. Yoksa biz maymundan geldik derken aslında şempanzeleri mi kastediyorduk? Yok yok, o iyi ablaları götürenler şempanzeden gelmiştir. Biz gelsek gelsek gorilden gelmişizdir. Zira şempanzelerin testisleri, gorillere göre birkaç misli daha büyükmüş. Zavalları gorillerde sadece dominant bir erkeğin hareme girmesine izin verildiği için testisler büyümüyormuş. İnsan sevinsin mi, üzülsün mü bilemiyor.

Sadede gelelim: dişilerin rastgele çiftleştiği türlerden t.ş.klar bırak 30 okkayı, 300 okkaya kadar ulaşıyor sayın seyirciler. Nereden biliyoruz? Üstteki fotoğraf da kesmezse, ya gidin Hürriyet'i okuyun, ya da ne bileyim, gidin interneti kurcalayın, veya en iyisi sahaya inin. Önce kendi testisleriniz kaç okka onu ölçün, sonra rakiplerinizinkilerle kıyaslayın. Zaten asabım bozuldu bu habere...

Cumartesi, Aralık 03, 2005

Altı hafta olmuş



Yahu şimdi fark ettim; altı hafta olmuş yazmayalı. Ne yaptım bu süre içinde? Çok birşey değil, iş fena değil, onun dışında son zamanlarda masamda daha çok vakit geçirdiğim için 24soru.com'u takip ediyorum. Kasım'ı 80. sırada bitirdim mesela.

Sonra bugün Kuzu'ya nerdeyse onun kadar güzel bir kuzu aldım. Onu ayrıca yazacağım.

Bir de bugün birkaç tane Yakari fotoğrafı indirdim. Hani şu kartalla, susamuruyla konuşan kızılderili çocuk. Siyu kabilesinden olan. Bacak kadar çocukken tek kanallı TRT'de yayımlanırdı akşam üzeri. Hala hatırlamadıysanız üstteki fotoğrafına bakın, köyüne dönerken ben çektim:

Uzun zaman oldu yine...

Çok uzun zamandır yazmadığımı, daha doğrusu yazmak istemediğimi fark ettim. Kuzu'm yanımda yazmaya başlayınca yazasım tuttu yine. Hatta bu defa işe biraz değişiklik yaparak başlayayım. Bir süredir nette ilgimi çeken kısa anekdotları not etmeye başladım.

Şunun gibi mesela:

"Şiir dünyasına öylesine saygı duyuyorum ki, kendi şiirlerimle katkıda bulunamadığım bu dünyaya, böyle bir kitapla katkıda bulunmaktan kendimi alamadım."

Bunu söyleyen arkadaş, en bi Atatürkçü, en ulusalcı, en vatanını milletini seven en bi Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş. Konu da şu, şimdi bu arkadaş gitmiş, elalemin şiirlerini toplamış, bir kitap haline getirip basmış. Sonra da kitabın başına kendi ismini koymuş. Biri gelip yahu bu şiirler senin mi deyince de böyle cevap vermiş. Bunu yapan da bu memleketin "hakları" en doğru dağıtacağı düşünülen kurumunun başsavcısı. Ne diyelim, böyle saça böyle tarak.