Pazartesi, Ağustos 14, 2006

Koskoca üç ay...


Üç aydır yazmıyorum. Üç aydır Kuzu sitem ediyor "her gün bloguna bakıyorum, hiç mi yazmayacaksın" diye. Üç aydır siteye gelen otuz kişi vitrine bakıp içeri girmeden geri dönüyor.

Ama canım istemiyordu bunca zamandır yazmak. Şimdi istiyor mu, ondan da pek emin değilim açıkçası. Halbuki o kadar çok şey var ki yazacak.

Mesela Dünya Kupası... Haziran başında Almanya'daydım. Dünya Kupası maçları başlamadan evvel Berlin'de Brezilyalılarla samba yaptım festivalde, Berlin Ayılarından kaçıp top sektirdim. Hem de bu yandaki topu.

Sonra, ilk maçın olduğu haftasonu Münih'teydim. Sabah sabah bira - sosis kahvaltısı yaptım, tüm gün sarhoş gezdim, Münih Aslanlarıyla şakalaştım. İlgili fotoğrafları da flikr'a koydum.

Ayrı paragrafı hak eden bir şey daha yaptım, BMW'nin Ekim ayında piyasaya çıkaracağı F800ST modelini piyasaya çıkmadan önce denedim. Denedim dediysem öyle galericinin önünde gaza basmak değil ama. Cuma akşamından aldım, Cumartesi günü Bavyera dağ göllerini, Pazar günü ise Alman - Avusturya Alplerini turladım. İnanılmaz bir heyecan yaşadım. Avrupa'nın en iyi motor parkuru olduğu söylenen yollarda - ki abartmadan söyleyebilirim, hayatımın en heyecanlı bir saatiydi - 3. viteste, ama saatte 40 - 100 arasında sürekli değişen süratlerle, bir sağa bir sola yatarak motor kullandım. Hayatımda ilk defa bu kadar hızda bu kadar yüzüm yere yakın motor kullandım. 10 metre içinde sola 45 dereceden sağa 45 derece pozisyonuna geçtim. Motorcular arasında söylenen "yata yata motor kullanmak" deyiminin gerçekliğini idrak ettim. Ne yazık ki, o kadar kendimi kaptırdım ki, bir tane bile fotoğraf çekmedim. Alplerde Heidi'nin anneannesinin elinden limonlu biranın yanında patatesli yumurta yediğim şu mola anı dışında:

Ben öyle hız delisi bir motorcu değilimdir. Easy rider'ım yani. Öyle keyif keyif, rahat rahat kullanırım motoru. Ama, altında altı vitesli bir canavar olunca, otobanda hız sınırı da olmayınca, insan şöyle bir yoklamak istiyormuş gerçekten limitlerini. Ben 220'de pes ettim, daha yüksek hıza çıkmaya cesaret edemedim. Başını çevirmek bir yana, kaskının vizörü burnuna yapışıyormuş insanın o hızda. Daha da ilginci Einstein Abimiz doğru söylemiş izafiyet derken. 200'ün üzerinde artık sen sabit duruyorsun, çevrendeki her şey hareket etmeye başlıyor. Derinlik sarhoşluğu gibi birşey.

Neyse, şimdi artık motoru bisiklet gibi kullanıyorum, o derece bütünleştim artık motorla. Eskiden arabayı bir uzvum gibi kullanırdım, artık motorum da bir uzuv oldu sonunda.

2 Comments:

Blogger rahel said...

Hayatının en heyecanlı bir saatinin bu olduğunu bilseydim, bunca zamandır "yaz, yaz" demezdim sana! :(

Şu fotoğrafları büyük koy bari gözüm, bir şey anlaşılmıyor böyle..

Ağustos 14, 2006 8:11 ÖS  
Blogger rahel said...

Bir de laf dinlemiyorsun, ona takılıyorum ben. Büyütsene oğlum şu fotoları!

Ağustos 18, 2006 6:08 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home