Çarşamba, Şubat 22, 2006

Sormayın başıma geleni...


Önceki gün bizim Kuzu'yu iğneye götürdüm. Onun blogundan takip etmişsinizdir zaten, bu kansızlık sorununa yeniden yapılandırma çerçevesinde iki günde bir kan iğnesi yemeye başladı. Ama öyle kan iğnesi deyince bir şırınga dolusu kanı adamın içine zerk ediyorlar diye düşünmeyin. Yok, yok, ciddiyim. Bazıları onu dolu dolu bir şırınga kan diye düşünüyordur kesin...

Hem öyle olsa kolayı var, doğrudan ağız yoluyla alırsın, kurutur kan pekmezi yersin filan. Tabii önce kan grubunu, kanın erkekten mi, kadından mı alındığına göre içerdiği testesteron, östrejon hormonunu filan ayarlamak lazım. Düşünsene karayağız bir delikanlıya şöyle en "dişi" zamanında bir kadından alınan kanın verildiğini. Sonra bizimki olmadık şeylere içlenip olmadık şeyden nem kaptıkça, "sen beni hiç sevmiyosuuun" diye kapris yapıp ses hızından daha süratli konuştukça bir daha iflah olmaz valla.

Neyse, lafı çok dolaştırdım, kan iğnesini bir şırınga dolusu kan sananlara itirafımdır: Bizim Kuzu'nun kanını emen de benim zaten; her gece iki cl çekiyorum boynundan da fark etmiyor kimse.

Hem benim konum o değil. Kuzu, iğne olmaya Acil Servis'e gelinceye kadar başımın etini yedi. "Ben o kadar iğne oluyorum, kıçıma batırıyorlar çeliği, sen de hastasın, sen de görün doktora" diye. "Tamam" dedim, "tamam". Gittim doktora, dedim ki, bizim Kuzu çok korkar böyle şeylerden, sen iyisi mi bana da bir iğne yap, hatta bulabiliyorsan şu eskinin kalın cam şırıngalarından sapla koluma. O da birşey mi dedi, sen asıl şimdi gör ne yapacağımızı.

Kaşla göz arasında yatırdılar beni sedyeye, sen misin iğne isteyen, taktılar koluma serumu. Yarım saat serum yedim, üzerine bir kan tahlili, hala kolum mor geziyorum.

Bu arada Kuzu'nun hakkını da yemeyelim tabii. Aferin kıza, artık yalnız bile gidebiliyor doktora, iğneye... Yakında ameliyatlara keyif diye bakmaya başlarsa benim gibi, işte o zaman tam olacak.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home